Header Ads

ÇORAK TOPRAKLARDA İNSANLIĞIN UMUT ARAYIŞI


 

    İnsanlığın hayalini kurduğu Kızıl gezegen Mars’ın keşfi yıllar öncesine kadar dayanır. Mars ilk kez 4 bin yıl önce kayda geçirilmesinin ardından 1610’da ilk kez İtalyan astronom Galileo Galilei Mars’a ilk kez teleskopla bakmasından bu yana insanlığın merak dürtüsünü uyandırmasıyla birlikte Güneş sisteminin en ilgi çekici gezegeni olmuştur. 19. Yüzyılına kadar Mars hakkında hiçbir şey bilinmiyordu. Ancak 1877 yılında teknolojide teleskopların özellikleri gelişmesiyle birlikte İtalyan astronom Giovanni Schiaparelli Mars’ın haritasını çıkarmayı başarmıştı. Giovanni teleskopla Mars'a baktığında kızıl gezegenin yüzeyinde yoğun doğrusal yapıların olduğunu gördü. Bu kanallar uzun süre orada yaşamış ileri uygarlıkların eseri olarak görülmeye başlamıştı. Ancak yıllar geçtikçe teleskopların gelişmesiyle birlikte bu kanalların optik bir yanılsama olduğu ortaya çıkmasının ardından ileri düzey Marslıların Dünya'yı ele geçirme planlarına dair endişelerin ne kadar yersiz olduğu anlaşılmıştı. Zaman ilerledikçe teknoloji ve her şey değişiyor ama değişmeyen tek gerçeğin ucuz propaganda olduğu görülmektedir.
    Günümüzde Mars’ın yörüngesinde ve yüzeyinde kaşif araçlarıyla gezegen adeta kuşatılmış durumda olduğu görülüyor. Çorak topraklara uzanan yolculukta insanlığın umut arayışı sürüyor. Mars yüzeyinde keşfedilebilecek bir mikrop, fosil ya da herhangi bir şeyin bulunması durumunda her şey değişecek gibi görülüyor. 
    Güneş sistemindeki gezegenler arasında insanlığa umut veren tek gezegenin Mars olduğunu düşünmek abartı bir ifade olmayacağı söylenebilir. Kızıl gezegen Mars tarih boyunca pek çok şeyle sembolize edilmiştir. Mars’ın yüzeyindeki yaygın demir oksitten dolayı kızılımsı bir görünüme sahip olan gezegenin adı Roma mitolojisindeki savaş ve katliam Tanrısı Mars’tan gelmektedir. O çağlarda yaşayan insanlar, modern zamanlara kadar savaş ve katliam tanrısı Mars'a kurbanlar sunarak tapınıyorlardı. Ancak uçsuz bucaksız çorak topraklara sahip bir gezegene tapındıklarının farkında bile değildi. Herbert George Wells’in The War Of The Worlds kitabında anlattığı gibi insanlar bazen de Mars’tan gelebilecek bir istiladan korkuyorlardı. Yani anlaşılacağı gibi Mars gezegeni, adına ve görünümüne yakışır bir şöhrete sahipti. Bütün bunlar bugün yüzümüzü güldürse de insanların DNA'larına işlemiş olan ibadet dürtüsüne direnmeleri mümkün değildi.

Mars'ın Jeolojik Yapısı ve İklim Özellikleri


    Mars’a ilk bakıldığında hiçte yabancılık çekilebilecek bir gezegen olmadığı görülmektedir. Mars'ın en dikkat çekici özelliklerinden bazıları, tıpkı Dünya’daki gibi dağlara, volkanlara, kanyonlara, geniş ovalara, kutup buzullarına, atmosfere ve bazen de bulutlu bir gökyüzüne sahip bir gezegendir. Güneş sistemindeki gezegenler arasında Dünya’dan sonra en çok bilgiye sahip olduğumuz gezegen Mars’tır. Elbette, kızıl gezegen Mars hakkında çok şey biliyoruz. Bilmediğimiz tek şey o çorak topraklarda yaşamın var olup olmadığıdır. Yani Mars hakkında hiçbir şey bilmiyoruz. Mars bazı yönlerden Dünya'ya benzese de Dünya'nın eşsiz bir gezegen olduğu gerçeğiyle karşı karşıyayız. Mars'ta yüzey su kaynakları, kalın bir atmosfer, manyetik alan ve levha tektoniği yoktur. Bu nedenle gelişmiş yaşam formlarına sahip değildir. Öte yandan çarpışmaların oluşturduğu kraterlerin Mars'ta çok daha fazla olduğu görülürken, Dünya'da ise sayıları çok azdır. Mars'ın yüzey şekilleri insan gözüne tanıdık gelse de kırmızımsı rengiyle Mars kendini ön plana çıkarılır. Bu durumda Mars’ın Dünya gibi bir yer olmadığını gösteren en belirgin özelliğidir. Aslında Mars, Dünya'dan çok farklı bir gezegendir. Manyetik alanını kaybetmiş, su kaynakları kurumuş, atmosferinin büyük bir kısmını kaybetmiş, hiçbir yaşam belirtisi olmayan ölü bir gezegendir.
    Güneş sistemindeki dördüncü gezegen Mars’ın yörüngesi daha basık bir elips olduğundan güneşe olan uzaklığı Dünya’ya göre daha fazla değişkenlik göstermektedir Mars'ın Güneş'e en yakın noktası 206 milyon kilometre, en uzun noktası ise 248 milyon kilometredir. Aralarında 42 milyon kilometre fark var. Dünyada bu fark 5 milyon kilometredir. Eğer Güneş’e ortalama 228 milyon kilometre uzaklıktaki Mars’tan Güneş2e doğru düz bir yolcuğa çıkıldığımızı varsayalım. bu yolculuk saatte 100 kilometre hızla giden bir arabayla yaklaşık 260 yıl, 1000 kilometre hızla giden bir uçakla ise 26 yıl sürmektedir. Güneş’ten çıkan bir ışık protonu Dünya’ya yaklaşık 8 dakika da ulaşırken Mars’a yaklaşık 13 dakika da ulaşmaktadır. Mars’ın Güneş’in etrafındaki bir turu 687 Dünya günüdür. Yani yaklaşık 1,88 Dünya yılı sürmektedir. Her ne kadar Dünya ile Mars arasında bu durumla ilgili bir benzerlik yok gibi görünse de gün olarak bakıldığında oldukça benzerlik göstermektedir. Dünya ile karşılaştırıldığında Mars’ın gün uzunluğu 24 saat 37 dakikadır. Ayrıca Mars, 25,19 derecelik eksen eğikliği ile Dünya'ya oldukça yakındır. Böylelikle Mars’ta da mevsimler oluşmaktadır. Ancak bu mevsimler Dünya’dakinin iki katı sürmektedir. Elbette, Kızıl gezegen Mars’ın kendisini kararlı bir yapıda tutacak Ay gibi büyük bir uydusu olmadığı için ekseninin büyük bir salınımı olmaktadır. 5 milyon da bir kutupları Güneş’e doğru 45 derecelik bir eğime ulaşmaktadır.
    Güneş sistemindeki iç gezegenlerinin sonuncusu olan Mars’ın çapı Dünya’nın yarısı kadardır. Ekvatordaki 6792 kilometrelik hacmi Dünya hacminin yüzde 15'i, kütlesi ise Dünya kütlesinin yüzde 11'i kadardır. Yani kızıl gezenin yoğunluğu Dünya’ya göre oldukça düşüktür. Kütlesi küçük olduğundan çekim kuvveti de Dünya'nınkinden düşüktür. Mars'ın yerçekimi Dünya'nınkinin 0,37 katıdır. Yani Dünya'da 80 kilo olan bir insan, Mars'ta 30 kiloymuş gibi hissedecektir. Dolayısıyla insanın kütle değişmese de ağırlığı değişecektir.
    Mars'ın ince atmosferi yüzde 96 karbondioksit, yüzde 1,93 argon, yüzde 1,89 nitrojenin yanı sıra eser miktarda oksijen ve sudan oluşmaktadır. Mars atmosferinde uçuşan çeşitli tozlar ve demir oksit parçacıkları nedeniyle Mars'ın gökyüzü gündüzleri sarımsı pembemsi, gün batımında ise soluk mavi renkli olmaktadır. Mars yüzeyinden güneşe bakıldığında güneş, Dünya'dakinden 4 kat daha küçük görünür. Güneşin batmasıyla birlikte gökyüzünde Phobos ve Deimos adında iki küçük ay belirmektir. Oldukça ince bir atmosfere sahip olan Mars'ın atmosferik basıncı da oldukça düşüktür. Hatta dünyanın %1'inden bile azdır. 7-8 milibardır. Dünyadaki deniz seviyesindeki atmosfer basıncı yaklaşık 1 bardır. Bu düşük basınç, sıvı su moleküllerinin kolaylıkla gaza dönüşmesine neden olur. Mars'ın ince atmosferi nedeniyle gezegende çok kuvvetli rüzgarlar esiyor. Böylece yüzeydeki tozu ve toprağı havalandırarak kısa sürede fırtınaya dönüşüyor ve her 3 yılda bir bölgesel olarak başlayan fırtına, gezegeni tamamen kaplayarak küresel bir fırtınaya dönüşmektedir. Bu da Mars yüzeyinin aylarca görünmez olmasına neden oluyor. Mars'taki mevsimler Dünya'dakilerden oldukça farklıdır. Bunun nedeni Mars'ın yörüngesinin, Dünya'nın neredeyse dairesel olan yörüngesinden daha eliptik olmasıdır. Kızıl gezegenin eksen eğikliği ve yıl boyunca güneşe olan uzaklığında meydana gelen şiddetli değişimin birleşimi, Dünya'daki hiçbir şeye benzemeyen keskin mevsimsel değişimlere neden oluyor. Kış boyunca gezegenin atmosferini 4’te 1’inden fazlası donarak katılaşıyor. Yaz döneminde ise artan sıcak seviyesiyle oluşan kum fırtınaları tüm gezegeni tamamen yutarak sert geçmektedir. Aslında Mars yaşanabilir bölgede olmasına rağmen kızıl gezegende çok sert bir soğuk yaşanmaktadır. Çünkü gezegen güneşten gelen ısıyı tutacak kalın bir atmosfere sahip değildir. Mars’ta sert bir kış gününde sıcaklık eksi 150 santigrat dereceye düşerken sıcak bir yaz gününde ise ekvatorda yaklaşık 35 santigrat dereceye çıktığı görülmektedir. Ancak Mars’ta güneşlenmek hiçte iyi fikir değildir. Çünkü Mars’ın ortalama sıcaklığı eksi 60 santigrat derece olduğundan dolayı Dünya’dan oldukça soğuk bir gezegendir. Ayrıca güneşten gelen ölümcül radyasyon düşünüldüğünde Mars hiçte arkadaş yanlısı bir gezegen değildir. 
    Mars'ın iki küçük uydusu vardır; Phobos ve Deimos. Phobos korku, Deimos ise dehşet anlamına gelmektedir. Bu iki uydu adlarını mitolojik Yunan Tanrısı olan Ares’in ikiz oğullarından almaktadır. Her iki uydu da Ağustos 1977'de Amerikalı gökbilimci Asaph Hall tarafından keşfedilmiştir. Bu uydular çok küçük olduklarından dolayı çok güçlü teleskoplarla görülmektedir. Phobos'un çapı 22,2 kilometre, Deimos'un çapı ise yalnızca 12,6 kilometredir. Bir varsayıma göre bu iki uyduda Mars’ın kütle çekimine kapılarak yörüngesine oturmuş asteroitler olduğu düşünüyordu. Fakat son zamanlarda çok şiddetli çarpma sonucu Mars’tan kopmuş olabileceği düşüncesindeki varsayımlar bulunmaktadır. Phobos Mars’ın çevresinde 7,7 saatte bir dönerken Deimos ise bir turunu 1,3 günde tamamlamaktadır. Her iki uydunun üzerinde farklı çarpma kraterlerinin olduğu gözlemlenmiştir.
    Uzun bir süre Mars'ta su bulma ihtimali bilim adamlarını heyecanlandıran tek bulguydu. Mars’la ilgili tüm araştırma ve gözlemler, Mars toprağının altında sıvı su olup olmadığı sorusunun yanıtı bulmak sürmüştü. Sonunda 28 Eylül 2015'te NASA, şu ifadeleri kullanarak bazı heyecan verici açıklamalarda bulundu: "Sıcak aylarda Mars gezegeninde tuzlu su aktığına dair güçlü kanıtlarımız var." Bu açıklamaların üzerinden yıllar geçti ve gezici robotlar Mars yüzeyinin altında yaşam belirtileri aramaya devam ediyor. 
    Mars’ın düşük kütle çekimi ve manyetik alanından olmaması nedeniyle atmosfer milyarca yıl önce uzaya kaçmıştı. Böylece sıcaklıklar ve atmosferik basınç sıvı suyun var olacağı seviyesinin altına düştü ve Mars suyundan geri kalanlar tozlu yüzeyin altındaki kutup buzulların içinde sıkışıp kalmış durumdadır. Mars’ın yüzeyinde pek çok çarpma kriteri bulunmaktadır. Mars kriterleri Ay kriterlerinden çok daha fazla aşınmış olduğunu görülmektedir. Bu nedenle bilim insanların bu kriterlerin Mars’ta büyük sellere neden olan su tarafından erozyona uğradığını düşünmektedir. Kızıl gezegenin kuzeyi ve güneyi arasındaki benzerliği iki kutbunun da buzlarla kaplı olmasıdır. Ayrıca ekvatordan yukarısı olağandışı bir şekilde düzdür. Aşağı kesimleri ise dağlarla kaplı olduğu görülmektedir. Mars, Dünya'dan çok daha küçük bir gezegen olmasına rağmen, güneş sistemindeki en büyük kanyon sistemi ve dağlar Mars yüzeyinde yer almaktadır.
    Kızıl gezegen Mars'ı bilim insanları için özel kılan tek şey hiç şüphesiz yer şekilleridir. Çünkü Mars yüzeyi Dünya’ya oldukça benzerlik taşımaktadır. Mars’ın alanı yeryüzündeki karaların toplamı kadardır. Yaklaşık 150 milyon kilometre kare kadardır. Kim bilir belki de milyarca yıldır yağış almayan Mars yüzeyi Dünya’da yer alan en kuru çölden daha kuru olduğu söylemek abartılı bir ifade olmazdı. Fakat Mars yüzeyinde daha önce akarsuların oluşturduğu vadiler göz önümüzde durmaktadır. Bu vadilerle birlikte yanardağlar, ovalar, kriterler kurumuş göl tabanları gibi Dünya’da insan gözünün görmeye alıştığı birçok yüzey şekli bulunur. Bu durum katmanlı tortul kayaların dışında geçmişte sıvı suyun var olduğunu da göstermektedir. Kızıl gezegenin kuzey yarım küresi güney yarım küresine göre biraz daha alçak olduğu görülür. Bu durum da eskiden kuzey yarım kürenin büyük bir bölümünü kaplayan bir okyanus olduğunu düşündürmektedir. 
    Mars’ın kabuğu kuzey yarımkürede ortalama 35 kilometre iken güney yarımkürede ise 80 kilometre kalınlıktadır. Fakat bu kabuk Dünya’daki gibi levhalardan oluşan kırıklı değildir. Tek parça ve hareket etme özelliği bulunmaktadır. Kabuğun altında Dünya’dan daha az sıcak, daha kalın ve hareketsiz manto tabakasının olduğu düşünülmektedir. Mars kabuğunun en yaşlı bazı yerlerindeki mıknatıslanmış kayalar Mars’ın 4 milyar yıl önce eriyik halde demirden bir çekirdeği olduğunu ve bunun da ürettiği manyetik alanın olduğunu göstermektedir. Elbette şuanda böyle bir durum söz konusu değildir. Çünkü Mars’ın çekirdeği soğuyunca dinamo hareketi durduğu için Mars güçlü manyetik alanını kaybetmiştir. Yani Mars yüzeyinde yolumuzu bulmak için pusulaya bakmanın anlamsız olduğu söylenebilir. Ayrıca gezegende manyetik alanın olmayışı çok daha büyük sorunlara yol açtığı söylenebilir. Daha önceden sıcak, nemli ve kalın bir karbondioksitten oluşan atmosfere sahip olduğu düşünülen Mars, manyetik alanını kaybetmesiyle güneşten gelen yüklü parçacıklar doğrudan gezegene ulaşarak Mars’ın kalın atmosferini erittiği düşünülmektedir. Böylelikle Dünya’daki gibi ozon tabakasının gelişememesine neden olmuştur. Bu durumda yaşamı doğrudan etkilediğini söylemek yanlış bir ifade olmazdı.
    Şuanda Mars’ta hiçbir etkin yanardağ yoktur. Gezegendeki volkanik aktivitenin 100 milyon yıl önce durduğu düşünülmektedir. Ancak bundan yıllar önce bilim insanları büyük bir volkanik aktivitenin olduğunu belirtmişlerdir. Mars'ın yerçekiminin düşük olması nedeniyle gezegenin yüzeyindeki dağlar kendi üzerine çökmeden gelişmiştir. Bu da Dünya'dan farklı olarak çok daha yükseklere ulaşabilecekleri anlamına gelmektedir. Ayrıca Mars’ın batı yarım küresinde güneş sisteminin bilinen en yüksek yanardağını barındırmaktadır.
    Güneş sisteminin en büyük dağı olan Olympus Mons, Everest Dağı’ndan neredeyse 3 kat daha büyüktür. 22 kilometrelik bir yüksekliğe sahiptir fakat Everest Dağı gibi dik yamaçları yer almamaktadır. Ekstrem sporlarla ilgilenen dağcılar için Olympus Mons'a tırmanmak oldukça kolay olacağı düşünülebilir. Yanardağın kenarlarındaki eğimler sadece 5 derecedir. Bunun nedeni Olympus Mons'un geniş bir alana muhteşem bir şekilde yayılmış olmasıdır. 300 bin kilometre karelik alana yayılan dağ, gerçekten de devasa bir yanardağdır. Dağın eteklerinde iken zirveyi görmeyi beklemek gülünç olurdu. Çünkü yanardağ o kadar geniş bir alana yayılmıştır ki Olympus Mons'un tepesi ufkun ötesinde gizlenmiş olacaktır.
    Mars’ta bulunan volkanların ve tümseklerin oluşumunda tektonik baskı yüzeyi çatlatması sonucunda Tharsis tümseğinin doğusundan başlayarak Mars ekvatoru boyunca uzanmaktadır. Mars’ın çevresinin beşte biri kadardır. 4 bin kilometre uzunluğunda 200 kilometre genişliğinde ve 7 kilometre derinliğindeki Valles Marineris yarığı, Arizona'daki Büyük Kanyon'dan on kat daha uzun, yedi kat daha geniş ve yedi kat daha derindir. Yani Büyük kanyon Valles Marineris’in yanında küçük bir çatlak gibi görünmektedir. Ayrıca bu kanyon sistemi rüzgar erozyonuyla biçimlendiği görünmektedir. Bazı kısımlarının akarsularla aşındığına dair birçok kanıtlarda mevcuttur. Kızıl gezegenin yüzeyinde çapı 5 kilometreden daha büyük 43 bin kriter bulunmaktadır. Kızıl gezegenin yüzeyinde çapı 5 kilometreden daha büyük 43 bin kriter bulunmaktadır. Fakat bunlardan en büyüğü Mars’ın kuzey yarım küresinde bulunan ve kutup havzası olarak bilinen bu büyük havza güneş sistemindeki en büyük düzlüklerinden biridir. Kutup havzası Mars’ın yüzeyinin yüzde 40’ını kaplayacak kadar müthiş bir genişliğe sahiptir. Yaklaşık 10 bin 600 kilometreye ve 8 bin 500 kilometrelik bir çapı bulunmaktadır. Bu kızıl gezegenin 6 bin 779 kilometrelik çapından bile daha büyüktür. Bilim insanları, bu havzanın tek ve büyük bir çarpışma sonucu oluşmuş olabileceğini öne sürdüler. Bu durum, bu havzanın alçak ve düz yapısını ve nispeten kratersiz yapısını ile açıklamaktadır. Ancak bu çarpışma Astronomi Birliği tarafından doğrulanmamıştır.
    Yaklaşık 4 milyar önce Mars’ın yüzde 2’isi kütlesindeki Plüton büyüklüğünde bir gezegenin Kızıl gezegene çarpmış olduğu düşünülmektedir. Ayrıca bu çarpma sonucunda Mars yörüngesinde yaklaşık 500 katrilyon tonluk oldukça yüksek bir enkaz diski oluşturduğu düşünülmektedir. Yani kuzey kutup havzası bu şeklide oluştuğu belirtiliyor. Eğer bu hipotez doğruysa Mars'ın uyduları Phobos ve Deimos bu çarpışma sonucu ortaya çıkmış olabilir.
    Mars'ın kutuplarının görünümü beyazdır. Çünkü kutup bölgesinde buz olduğu biliniyor. Ancak sadece su buzunun olduğu anlamına gelmiyor. Kuru buz olarak bilinen karbondioksit ile su buzun bir karışımdır. Ayrıca yaklaşık 20 yıldır birçok uydunun Mars yörüngesinde farklı zamanlarda döndüğü kızıl gezegenin kutuplarındaki karbondioksit buzunun altında su buzunun olduğu da gözlemlendi. Bunula birlikte güney kutbunda kuru buzun altında 20 kilometre uzunluğunda bir göl keşfedilmiştir. İklimsel nedenlerden dolayı Mars'ın kutuplarındaki buz tabakaları her 2 yılda bir küçülüyor ve geri çekiliyor. Sonra tekrar toplanır, büyür ve genişler. Aslında güneş sistemindeki gezegenlerin başlangıcına dönüldüğünde Mars ve Dünya yaklaşık 4,5 milyar önce aynı gaz ve toz bulutunun benzer içeriğinden oluşmaktadır. Bu gaz zaten su içeriyordu. Bunun yanı sıra gezegenlerin oluşumundan 1 milyar boyunca her iki gezegene asteroit ve kuyruklu yıldız saldırısına uğradı. Böylece asteroitler ve kuyruklu yıldızlar aracılığıyla uzaydan büyük miktarda su gelmiş oldu. Bilim adamlarının yaptığı hesaplamalar, Mars'ın kutup buzullarının erimesi sonucunda gezegenin tüm yüzeyini 35 metre derinlikte suyla kaplayacağını gösteriyor. Ancak Dünya'nın yüzde 71'ini kaplayan okyanus ve denizlerin ortalama 3 bin 700 metre derinlikte olduğu dikkate alındığında Mars suyunun oldukça az olduğu anlaşılıyor. Öte yandan Mars yüzeyinin bugünkünden çok farklı olduğu da görülüyor.

Geçmişten Günümüze Mars Görevleri

    İnsanlığın 1960'lı yıllardan itibaren kızıl gezegen Mars'a gönderdiği uzay aracıyla adeta gezegeni istila etmiş gibi görünüyor. Gezegenin yüzeyinde ve yörüngesinde bulunan keşif araçları gezegenin her yerini kuşatmış durumda ve biz onlardan insanlık için büyük haberleri heyecanla bekliyoruz. Gezgin Kaşif araçlarının tek amaçları var. Acaba kızıl gezegen de yaşam var mı sorusunun yanıtını arıyoruz. Henüz gezegende herhangi bir yaşam belirtisi bulamamış olsak da Mars hakkında çok şey öğrendik. Ayrıca yabancı bir gezegendeki kaşif araçlarının gözünden rahat koltuklarımızda kahvelerimizi yudumlarken kızıl gezegenin muhteşem gün doğumu ve gün batımını izlemenin keyfini yaşadık. Yabancı bir gezegenin inanılmaz manzaralarına bakarken rüyalarımızda tanıdık bir şeyler aradık. Toz şeytanlarının Mars üzerindeki inanılmaz etkisini gördük ve yabancı bir gezegenin semalarında kendi gezegenimiz olan Dünya'ya baktık.
Mission: Mariner 4

    Mars ve Dünya 26 ayda bir birbirlerine en yakın konuma geliyor. Mars’a gönderilen kaşif araçları her zaman bu dönemde gönderilir. Çünkü Mars’a uzay aracı göndermek için en uygun zaman bu dönemdir. Aslına bakılırsa uzay aracı gönderilebilecek tek zaman bu dönem olarak görülmektedir. Mars yolculuğu ise yaklaşık 7 ay sürmektedir. Bugüne kadar Mars’a gönderilen uzay araçlarının yarısı başarısızlıkla sonuçlandı. Ancak son zamanlarda gerçekleşen görevlerde başarı oranı oldukça yüksek olduğu görülüyor. 1960'lı yıllarda önce SSCB, ardından ABD Mars'a uzay aracı göndermeye başladı. SSCB'nin gönderdiği 9 uzay aracından hiçbirinin amacına ulaşamadığı görülüyor. Mars'a ulaşan ilk uzay aracı ABD'nin gönderdiği Mariner 4 olmuştur.
Mission: Mariner 7


    İnsanlık Mars'ın uzak gerçekliğiyle ilk kez 1964'te fırlatılan ve Temmuz 1965'te Mars'ın yakınından geçen uzay sondası Mariner 4'ün kızıl gezegenin ilk yakın çekim fotoğraflarını çekmesiyle karşılaştı. Mars, tıpkı Ay gibi kraterlerle dolu bir yüzeye sahip, soğuk ve ıssız bir gezegendi.1969'da Mariner 7, kızıl gezegenin iki tam disk görüntüsünü yakalamayı başardı. Ekvator ve güney kutup bölgelerini geçerek Mars atmosferini ve yüzeyini uzaktan sansürlerle analiz edebildi. Bu fotoğraflar 1800'lü yıllardan beri yorumlanmakta ve bunların hepsinin Dünya'dan görülen yüzeydeki karanlık alanların akıllı yaşam tarafından yapılan kanallar olmadığını kesin olarak göstermektedir.
Mission: Mars 2

     1971’de SSCB’nin gönderdiği Mars 2 adlı uzay aracı ülkenin ilk kısmen başarılı görevi olmuştur. Uydu kısmı başarıyla Mars yörüngesine girmeyi başarmıştı. Uzay aracının uydu kısmı başarıyla Mars yörüngesine girdi fakat yüzeye iniş alanını kapsayan bölümü başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Kasım 1971'de uzay aracının bilgisayarında meydana gelen bir arıza nedeniyle hedefine ulaşamadan Mars'a düşmekten kurtulamadı.Ardından Mars 3 adı verilen bir başka uzay aracı, Mars yüzeyine yumuşak iniş yapmayı başardı. Ancak inişten 110 saniye sonra uzay aracıyla iletişim kesildi. Hiçbir detayı olmayan gri bir görüntü göndermişti.
 Mission: Mariner 9
    1971 Mayıs’ında ABD tarafından gönderilen Mariner 9 Mars’ın ilk yapay uydusu olmuştur. Yaklaşık 24 ay boyunca Mars yörüngesinde görevini sürdürdü. Fakat uzay aracı Mars yörüngesine ilk girdiğinde kötü bir sürprizle karşılaştı. Kızıl gezegende büyük bir toz fırtınası vardı ve tüm gezegen toz bulutlarıyla kaplanmıştı. Yaklaşık bir ay süren fırtına sona erdiğinde Mariner 9 düşünüldüğünden çok farklı bir gezegen olduğu ortaya koymuştu. Uydunun çektiği ayrıntılı fotoğraflarla bütün Mars’ın haritasını çıkardı. Kızıl gezegenin şaşırtıcı özellikler barındırıyor. Gezegende antik nehir yatakları, devasa volkanlar ve ucu bucağı olmayan kanyonlar gibi Dünya benzeri yeryüzü şekilleriyle kaplıydı. Bu durum karşısında insanlık Mars'ı Dünya ve Ay'ın karışımı olarak düşünmeye başladı.
Mission: Viking 1 & Viking 2

    1975 yılında gönderilen Viking 1 ve Viking 2 uzay araçları biri yörünge aracı, diğeri çıkarma aracı olmak üzere iki uzay aracından oluşmaktadır. Viking yoldaşlar Temmuz 1976 ve Eylül 1976’da Mars yüzeyinin farklı bölgelerine iniş yaptılar. Yörünge araçları aynı zamanda Kızıl Gezegenin uyduları haline geldi. Elbette Viking uzay aracının yolculuğunun amacı Mars'ta yaşam bulmaktı. Aracın yüzeye indiği yerde sabit duran bu araçlarda oldukça gelişmiş bir kimya laboratuvarı bulunuyordu. Araçlardan çıkan robot kollar, etraflarındaki toprağı kazarak topladıkları numuneler üzerinde çeşitli deneyler yaptı. Ne yazık ki toprağın üst kısmında hiçbir yaşam belirtisine rastlanmadı. Bölgelerinde yaşamla ilgili herhangi bir sonuç elde edemeseler de Mars'ın geçmişinde gezegende akarsular, göller ve yağmur bulunduğunu keşfettiler. Aynı zamanda Dünya'ya çok sayıda renkli görsel fotoğraf gönderip panoramik çekimler yaptılar. Ancak 1970'li yıllardaki Mars görevlerinden sonra 1990'lı yıllara kadar Mars'a bir daha uzay aracı gönderilmedi.

Mars Global Surveyor


    Mars Global Surveyor uzay aracı Kasım 1996'da fırlatıldı ve Eylül 1997'de Mars yörüngesine girdikten sonra kızıl gezegenin yakın mesafeden haritasını çıkardı. Mars'ın atmosferini, meteorolojik koşullarını, yüzey özelliklerini, yerçekimini ve manyetik alanını inceledi. Kızıl gezegenin küresel bir manyetik alana sahip olmadığını keşfetti. Aynı zamanda uzay aracı ilk kez kuzey kutup buz örtüsünün üç boyutlu görüntülerini çıkardı.

Mars Pathfinder


    Aralık 1996'da bu kez de Mars Pathfinder uzay aracı Mars'a gönderildi. Bu araç aynı zamanda Sojourner adında bir keşif aracı da taşıyordu. Bu araç diğerlerinden farklı olarak hareket edebilen bir uzay aracıydı. Bu uzay aracı başka bir gezegende seyahat eden ilk tekerlekli araç unvanını elde etmiştir. Pathfinder ince Mars atmosferi boyunca inişini yavaşlatmak için bir paraşüt ve çarpmayı hafifletmek için devasa hava yastığı sistemi kullanılmıştır. Daha sonra kullanılacak olan bu parlak fikir işe yaramıştı. Pathfinder uzay aracı 16 bin 500’den fazla görüntü çekmişti. Yaklaşık 11 kilogram ağırlığında olan Sojourner da bilimsel veriler toplamak için donatılmıştı. Mars’ın atmosferini, iklimini, jeolojisini, kayaların ve toprağın bileşimini analiz etti. Dünya’ya 550 adet görüntü gönderdi. Toplanan tüm veriler Kızıl gezegen Mars’ın sıcak ve nemli bir gezegen olduğunu göstermiştir. Bu görevin başarısı gelecek Mars görevlerinin öncüsü olmuştur.

Mars Odyssey


    2001 yılında NASA'nın Mars Odyssey yörünge aracı Mars'a ulaştı ve yörüngeye girdi. Yörünge aracının amacı Mars yüzeyini oluşturan kimyasal elementlerin, minerallerin miktarı ve dağlımın ilk küresel haritasını çıkarmayı hedeflemişti. 2 yıl boyunca bu hedeflerin başarılıyla tamamladı. Bu yörünge aracı sayesinde Kızıl gezegende büyük oranda hidrojen tespit edilmiştir. Toprak altındaki su buzu olan bölgeler belirlenmesiyle birlikte Mars Odyssey’den alınan görüntüler ve diğer ölçümler kendisinden sonra gelecek yoldaş uzay araçları için potansiyel iniş alanlarının belirlenmesinde oldukça katkıda bulunmuştur. Hala bu konuda katkıda bulunan yörünge aracı, görevinde aktif olarak sürdürmektedir. 22 yıldır Mars görevinde olan uzay aracı her geçen yıl rekorunu arttırmaya devam ediyor.
Mars Express (ESA)

    2003’de Avrupa Uzay Ajansı’nın gönderdiği Mars Express (ESA) uzay aracı Avrupa Ajansı’nın ilk Dünya dışı gezegen görevini gerçekleştirmiştir. Mars Express bir yörünge aracı ile birlikte Beahle 2 iniş aracından oluşmaktadır. Yörünge aracı Mars yörüngesine yerleşirken aynı zamanda Beahle 2 Mars’ın atmosferine girmişti. Ancak Beahle 2 iniş aracıyla kurulan iletişim çabaları başarısızlıkla sonuçlanmıştır. İletişim girişimleri Ocak ayına devam etmesine rağmen bir sonuç alınamadı ve Beahle 2’nin Şubat ortasında kaybolduğu ilan edilmiştir. Mars Express yörünge aracı ise kızıl gezegenin güney kutbunda su buzu ve karbondioksit buzunun varlığını doğrulamıştır. Aynı zamanda patlayıcı volkanların ve metan gazının varlığa dair kanıtlar bulmuştur. Ayrıca Mars Express hala görevini sürdürmeye devam etmektedir.
 Mars Exploration Rovers

    Avrupa Uzay Ajansı gibi NASA da 2003 yılında Mars Exploration Rovers görevini başlattı ve Spirit ve Operatonity adlı gezgin robotları Mars’ın gizemli çorak topraklarına gönderdi. Her iki gezgin robotta Ocak 2004’te Mars’ın farklı konumlarına iniş yaptı. Gezgin robotlar, zorlu çorak arazide kilometrelerce yol kat ettiler ve Spirit 2010’a kadar, Operatonity ise 2018 yılına kadar aktif olarak görevini sürdürdü. Mars Exploration Rovers görevinin bilimsel amacı Mars’ın geçmiş su aktivitesine ait kanıtlar aramak ve Mars jeolojisini incelemekti. Bu nedenle çeşitli kaya ve topraklardan örnekler alınarak birçok bilimsel veri toplandı. Spirit ve Operatonity Dünya’ya Mars arazisinin yüz binlerce çarpıcı yüksek çözünürlüklü tam renkli görüntüsünü Dünya'ya geri gönderdi. Dört farklı spektrometre, Mars toprağının kimyasal ve mineralojik yapısı hakkında benzersiz bilgilerin toplanmasını mümkün kıldı. Kayaların tozlu ve yıpranmış yüzeylerini incelemek için ilk kez kullanılan özel kaya oyma aletleri kullanıldı. Bilim insanları, gezgin robotlardan elde edilen bilgilerle Mars'ın eski zamanlarda suyla dolu olduğuna dair ikna edici kanıtlar buldular. Kızıl gezegenin geçmişte mikrobiyal yaşamı desteklemiş olabileceğini düşündüren bu koşullar, bilim insanları açısından heyecan verici gelişmeler olarak görüldü.
Mars Reconnaissance Orbiter

    2005’in Ağustos ayında gönderilen Mars Reconnaissance Orbiter Mars arazisinin ayrıntılarını inanılmaz bir netlikte izlemek için çok güçlü bir kamerayla donatılmıştı. Bu kamera sayesinde bilim insanları bir tuzluk kadar küçük nesneleri tespit etmeye olanak sağladı. Böylece Mars’ın jeolojik yapısı daha ayrıntılı hale gelmiş oldu. Bu uzay aracı gelecekteki uzay araçları için güvenli ve bilimsel olarak önemli iniş terleri tespit Aynı zamanda Dünya ile Mars arasındaki internetin kurulumunu gerçekleştirmiş oldu. Reconnaissance Orbiter hala görevini sürdürmeye devam ediyor.

Mars Phoenix 


    2007 Ağustos’unda gönderilen Mars Phoenix keşif aracı aslında sabit bir yüzey istasyonuydu. Phoenix keşif aracının yapmış olduğu incelemeler sonunda su buzuna rastladı. Bunula birlikte yüzeyde yaşamın ortaya çıkması için bazı önemli kimyasal maddeler bularak bilim insanlarını heyecanlandı.
Mission: Mars Science Laboratory
 
    Kasım 2011'de Mars Science Laboratory görevi kapsamında Mars'a gönderilen kaşifler arasında Curiosity, şimdiye kadar Mars'a gönderilen en büyük ve en gelişmiş uzay aracıydı. Bu kez kızıl gezegen Mars yüzeyine iniş için farklı bir strateji kullanıldı. İlk olarak uzay aracı paraşüt sayesinde aşağıya doğru açardı ve ardından Mars yüzeyine son temastan saniyeler önce iniş sistemindeki roketler ateşlenerek aracın güvenli bir şekilde iniş yapması sağlandı. Böylelikle iniş görevi başarılı bir şekilde sonuçlanarak tamamlanmıştır.
    28 kilometreden fazla yol kat eden Curiosity isimli gezgin kaşif, halen Mars'ın çorak topraklarında görevine başarıyla devam ediyor. Boş ağırlığı 899 kilogram olan, otomobil büyüklüğündeki, diz boyu engellerin üzerinden tırmanabilen araç, 17 kameranın yanı sıra 10 gelişmiş bilimsel alet taşıyor. Plütonyumun radyoaktif bozulması sonucu ortaya çıkan ısı ile elektrik üreten bir radyo izotop güç sistemi bulunmaktadır. Böylece daha önceki Mars görevlerinde, güneş panelleri Mars tozuyla kaplanan ve güçleri tükenen keşif araçlarının kaderine maruz kalmadı ve güneş ışığından bağımsız olarak daha esnek ve kesintisiz çalışabilmektedir. Gezgin Curiosity'nin temel amacı, Mars’ın geçmişinde basit yaşam formlarını desteklemek için doğru çevresel koşullara sahip olup olmadığını araştırmaktır. Bunun için 2 metreden uzun robot kollar kullanılarak kayalar delinerek toz halindeki numuneler toplanıp analiz ediliyor. Böylece kaya katmanlarının milyarlarca yıllık kayıtlı geçmişine daha yakından bakılıyor. Ayrıca Curiosity ,2022’de yaşamın önemli bileşenlerinden biri olan organik karbon bulmuştur.
Mars Orbiter Mission (ISRO) 

    Kasım 2013'de sahneye çıkan ülke Hindistan oldu. Mangalyaan olarak da adlandırılan Mars Orbiter Mission, Hindistan Uzay Araştırmaları Örgüyü (ISRO) tarafından başlatılmıştır. Hindistan’ın bu görevi ilk Mars göreviydi. Eylül’ün 2014’nde uzay aracı Mars yörüngesine başarılı bir şekilde yerleştirildi. Böylece Mars yörüngesine yerleşen dördüncü uydu olmayı başarmıştı. Aynı zamanda Hindistan, Mars yörüngesine ulaşan ilk Asya ülkesi ve Dünya’da bunu ilk denemesi başaran ilk ülke olmayı başardı. Görevinin temel amacı Gezegenler arası bit görevin tasarımı, planlaması, yönetimi ve operasyonları için gerekli teknolojileri geliştirmekten geçiyordu. Aslında bakılırsa bu durum Hindistan’ın kendisini geliştirme projesiydi. Görevin ikincil amacı ise lokal bilimsel araçları kullanarak Mars’ın yüzey özelliklerine ve Mars atmosferini keşfetmeyi düşünülüyordu. Mars Orbiter Misyonu Nisan 2022 yılında uzay aracının güç kaynaklarının tükendiği için uydu ile iletişi kesilerek sona ermiştir. 6 aydır planlanan görev planlanan süreyi oldukça aşarak başarılı oldu. 74 milyon dolar gibi oldukça düşük bir bütçeyle tamamlanan görev aslında Hindistan'ın başarı öyküsünün bir başka boyutu olan en ucuz Mars göreviydi.
Maven (NASA-2013) 

    Aynı yıl NASA tarafından Hindistan ile birlikte Mars yörüngesine gönderilen Maven uzay aracı, Mars'ın tarihi boyunca yaşadığı dramatik iklim değişikliğini incelemeye yönelik bir çalışmaydı. Maven uzay aracı, Kızıl Gezegenin uzun süredir kayıp olan kalın atmosferinin nedenlerini araştırıyor. Mars'ın kendisini destekleyebilecek çevresel koşullara sahip olup olmadığını anlamaya çalıştı. Uzay aracı hala bu görevler üzerinde çalışıyor.
ExoMars (ESA, Roscosmos) 

    Mart 2016'da fırlatılan Trace Gas Orbiter, ESA ve Rose işbirliğiyle inşa edilmiş bir atmosferik araştırma uydusu olarak geliştirildi. ExoMars misyonunun amacı, Mas'ta geçmiş yaşamın izlerini aramak ve Mars suyunun jeolojik-kimyasal ortamının nasıl değiştiğini bulmak, atmosferik eser gazları ve bunların kaynaklarını araştırmaktır. Trace Gas Orbiter ile birlikte gönderilen Schiaparelli adlı gezgin iniş esnasında Kızıl gezegenin yüzeyine çakılmıştı. Ancak uydu çalışmalarına başarılı bir şekilde devam etmektedir.
Insight Lander (NASA) 

    Mayıs 2018'de NASA tarafından Mars'a gönderilen Insight adlı sonda, sabit bir istasyondu ve kızıl gezegen Mars'ın derin iç kısımlarını incelemek üzere tasarlanmıştı. Insight sismik aktivitesini ölçmek ve gezegenin iç kısmının doğru 3 boyutlu modellerini sağlamak için Mars yüzeyine bir sismograf yerleştirildi. 1003'ten fazla sismik olayı ölçtü. Bu, dünya dışı bir gezegende kaydedilen ilk depremdir. Ayrıca kızıl gezegenin erken jeolojik evrimini de inceledi. Bu sayede güneş sistemindeki iç gezegenlerin nasıl oluştuğuna dair veriler topladı. Ancak Aralık 2022'de aşırı toz nedeniyle şarj edilemeyen uzay aracının gücünün bitmesiyle görev sona erdi.
Emitates Nars Mission (NBRSC) 

    Temmuz 2020'de Birleşik Arap Emirlikleri, Hope adında bir Mars misyonu başlattı. Uzay aracı Hope, Şubat 2021’de başarıyla Mars yörüngesine yerleştirildi. Birleşik Arap Emirlikleri Mars’a ulaşan beşinci ülke ve ilk denemesinde Mars’ın yörüngesinde başarıyla giren ikinci ülke olmayı başardı. Uzay aracı görevi dâhilinde Mars atmosferini ve hava durumunu incelemeye devam etmektedir. Yalnızca Mars görevi olmasının dışında Birleşik Arap Emirlikleri tarafından ülke ekonomisine ve nitelikli iş gücüne bir yatırım olarak görülmüştür.
Çin Ulusal Uzay İdaresi (CNSA) Mıssıon: Huoxing-1 

     Temmuz 2020'de bir başka Asya ülkesi olan Çin bu kez kendini gösterdi. Huoxing-1 misyonu Çin Ulusal Uzay İdaresi () tarafından başlatıldı. Huoxing-1, bir yörünge aracı, bir iniş aracı ve gezgin bir robot aracından oluşuyordu. Toplam kütlesi yaklaşık 5 ton olan uzay aracı Mars’a gönderilen en ağır sondalardan biri olmuştu. Uydu aracı Şubat 2021’de Mars’ın yörüngesine yerleştirildi. Zhurong gezgini ise Mayıs 2021’de başarılı bir şekilde Mars’ın yüzeyine yumuşak bir iniş gerçekleşti. Böylece Çin SSCB ve ABD’den sonra hem Kızıl gezegene yumuşak bir iniş yapan hem de Mars yüzeyinden iletişim kuran üçüncü ülke olmayı başarmıştır. Aynı zamanda ilk denemesinde uyduları yörüngeye yerleştiren, Mars'a inen ve gezinen ilk ülke olmuştur. Huoxing-1 bilimsel amacı Mars jeolojisini, içyapısını mevcut ve geçmiş su kaynaklarını ve gezegenin atmosferini araştırmaktan oluşuyordu. Çin bu misyonuyla uzay iletişim ve kontrol teknolojilerini hedef aldı. Nitekim Çin amacına ulaşarak Mars yüzeyinin detaylı haritasını çıkardı. CNSA'nın uzay aracını başarılı bir şekilde yörüngeye yerleştirmesi ve geziciyi indirmesi de bu anlamda yeteneklerini doğrulamış oldu. Şuanda hem uydu hem de gezgin görevini sürdürmektedir.
Mars 2020 Mission Perseverance Rover (NASA) 

    30 Temmuz 2020’de NASA tarafından gönderilen Perseverance gezginiyle birlikte Interplanetary helikopteri Mars’a başarıyla fırlatılan en son uzay araçları olmuşlardı.
    Şubat 2021'de kızıl gezegen Mars'a inen Perseverance, orta derecede yüksek olmasına rağmen önceki gezici Curiosity'ye oldukça benzer bir tasarıma sahiptir. Aynı zamanda bir araba büyüklüğündeki Perseverance, daha uzun süre hizmet verebilmesi için nükleer enerjiyle çalışabilme özelliğine de sahiptir. Bunun yanı sıra 2 metre uzunluğunda robot bir kol, kimyasal analiz cihazı, karotlu sondaj cihazı, 10 kamera ve 2 mikrofon taşıyarak üstün yeteneklerle donatılmıştır. Gezginin mikrofon taşıması, Mars görevlerinin 50 yıllık tarihinde bir ilk oldu. Çünkü Mars'ın çarpıcı manzarasının yanı sıra gezegenin ince atmosferinde yayılan ses dalgalarının eklenmesiyle artık kızıl gezegenin sesini de işitebiliyoruz. Ancak bu ses dalgaları saniyede 240 metre hızla Dünya'da olduğundan oldukça yavaş hareket etmektedir. Ayrıca yüksek frekanslı sesler çok hızlı yutuluyor. Dolayısıyla tüm bu faktörler bir araya geldiğinde Mars'ta birbirine sadece 5 metre uzaklıkta duran iki kişinin sohbet etmesinin oldukça zor olacağı düşünülüyor. Gezgin aynı zamanda başka bir gezegende uçan ilk Gezegenlerarası helikopteri de Mars'a taşıdı ve 22 Aralık itibariyle kızıl gezegenin oldukça ince atmosferinde 37 başarılı uçuş gerçekleştirmiştir. Bu 37 uçuşu kaydeden Perseverance, böylece yabancı bir gezegendeki başka bir uzay aracını duyan ve görüntüleyen ilk uzay aracı olmuştur.
    Mars 2020 misyonu halen devam ediyor. Misyonun ana hedefi Mars'ta yaşam aramaktır. Perseverance (Azim), yalnızca geçmiş yaşanabilir koşullarını ve işaretlerini değil, aynı zamanda mevcut mikrobiyal yaşamın işaretlerini de aramaktadır. Bu nedenle, Dünya'ya yapılacak gelecekteki görevler için topladığı örnekleri de depolamaktadır. İnsanlık için en umut verici gelişme ise MOXIE adında Mars yüzeyinde oksijen üretmek için tasarlanan cihaz test edilerek başarılı sonuçlar verdi. Yapılan ilk testte karbondioksitten 5,37 gram oksijen gazı üretti. Bu, gelecekte Mars'a gidecek astronotlar için hidrojenle birleştirildiğinde hem solunabilir oksijen hem de su sağlayabilir.
Mars’ta İnsanlığı Bekleyen Zorluklar 

    İnsanlar Mars’ta neden yaşayamaz sorusunun yanıtları düşünüldüğünde Kızıl Gezegen Mars gözümüze ne kadar da muhteşem ve çekici gelse de asla orada yaşayamayız. Başka bir gezegende koloni kurma fikri ne kadar büyüleyici görünse de bu fikir aslında zengin bir adamın delice hayalinden başka bir şey değildir. Belki de gelecekte bir gün milyarlarca ışık hızı uzaklıklardaki Dünya dışı bir gezegende koloni kurulabileceğiz. Ancak bu gezegen asla Mars olmayacak. Çünkü Mars ölü bir gezegendir. Mars'a yolculuk yapacak ilk insanları bekleyen şey muhtemelen ölüm olacaktır. Bu yolculuk olağanüstü bir yolculuk değil, ölüme giden bir yolculuktur. Mars keşif için Dünya’nın en iyi ve en donanımlı astronotlar yaklaşık 7 ay sürecek yolculukta beden ve akıl sağlığını koruyarak Mars’a ulaşsalar bile ölüm onların her an çevresini saracak olacağı gerçeği unutulmamalıdır. Mars’ın koşulları vahşi bir hayvan gibidir. En küçük bir hata ve en küçük bir dikkatsizlik vahşi doğadaki ceylanların durumuna düşmeniz kaçınılmaz bir şeydir.
    Yaklaşık 7 ay sürecek Mars yolcuğunda astronotların yer çekimsiz ortamda beden ve akıl sağlıklarını koruması gerekiyor. Mars günleri Dünya'ya yakın olmasına rağmen Mars, Güneş'e oldukça uzaktır. Bu nedenle Dünya'nın yalnızca yüzde 40'ı güneş enerjisi alabilmektedir. Bununla birlikte Mars’ta oluşan toz şeytanları yani toz fırtınaları olduğunda Güneş’i görmek nerdeyse olanaksız hale geliyor. Belki de kızıl gezegende nükleer enerji kullanmak daha faydalı olacağa benziyor. Mars’ın bir atmosferi olsa da Dünya’nın sadece yüzde 1’i kadardır. Bu oranın çoğunluğu da karbondioksitten oluşması hiçte iyi bir şey değilmiş gibi görünüyor. Eğer Mars yüzeyine yaşam alanları kurulacaksa azot ve oksijenden oluşan yapay bir atmosferle doldurulması gerekir. Aynı zamanda geniş bir manyetosfer veya yoğun bir atmosfer olmadığı için uzaydan gelen tüm radyosunun yarısı Mars yüzeyine ulaşmaktadır. Bu durum da Mars’ta bulunan insanların kanser olma riskini oldukça artıyor. Bu nedenle yaşam alanlarının çok ciddi bir şekilde önemli önlemler alınarak inşa edilmesi gerekiyor. Ancak ne kadar ciddi önlemler alınırsa alınsın Mars’ın vahşi koşullarıyla mücadele etmek düşünüldüğünden çok daha zor olduğu görülüyor. Ne yaparsak yapalım Dünya’daki korumayı yapmamız mümkün değildir. Ayrıca Dünya’nın en ufak bir yalpalanmasında yani doğal afetlerde yüz binlerce insanın hayatını kaybettiği unutulmamalıdır. Bu da bize Dünya’nın bile düşünüldüğü kadar dost canlısı bir gezegen olmadığını gösteriyor. Aslına bakılırsa insan keyfine düşkün, kibirli, kırılgan ve narin yapılı bir canlıdır. Mars gibi vahşi koşullar sahip bir gezegende insanlığın hayatını sürdürmesi mümkün görünmüyor. Mars’ın en sıkıntılarından biri de Mars tozudur. Bu toz o kadar çok ince ve elektrostatik olarak yüklü ki her yere yapışacaktır. Yaşam alanlarına girmesi ve üstte çalışan astronotların ciğerlerine kaçması gibi durumlar hiçte hoş karşılanacak bir durum değildir. Bilim insanları bu probleme karşı oldukça kafa yoruyorlar çünkü bu Mars’ta karşılaşabilecek gerçek zorluk olarak görülüyor. Ayrıca Mars tozu ince ve inatçı olmasının yanı sıra zehirlidir. Beslenme işi ise topraksız tarım kullanılarak yapmak mantıklı bir çözüm gibi görünüyor. İnsanlık tüm bu sorunları çözmüş olsa da yer çekiminin düşük olması başka bir sorunun önünü açıyor. Mars'taki yer çekimi Dünya'nın yüzde 37'si kadardır. Bu durumda kas erimesi ve kemik kaybı demektir. Kardiyovasküler problemi, yani kalbinizi ve vücudunuzun kan damar sistemini olumsuz etkileyen hastalıkları kapsar. Bu nedenle gün içerisinde sıklıkla egzersiz yapmak zorunlu hale gelmektedir. Akıl sağlığını stabil tutabilmek için Mars’ta çokta fazla kalmasak iyi olur gibi görünüyor. Çünkü Mars ve Dünya arasında olan milyonlarca kilometre başka bir zorluğu doğuruyor. Yani Mars ve Dünya yörüngeleri ancak iki yılda bir birbirine en yakın geldiğinde Mars’a gidilebiliyor. Bu yolculukta yaklaşık 7 ay sürüyor. Gezegende yaşanacak acil bir durumda, oradaki insanların kaderlerini tamamen kendi ellerinde tuttukları görülüyor. 
    Terraforming, yani yabancı bir gezegeninin koşullarını Dünya’ya benzetme durumuna denir. İnsanlık yabancı bir gezegenin koşullarını değiştirebilecek teknolojiye sahip bile olsa bu süreç milyonlarca yıl sürüyor. Elbette teoride Mars'ı yaşanabilir hale getirmek mümkün de olsa Mars asla bir Dünya olmayacaktır. Hayaller kurmak ve kızıl gezegeni keşfetmek insanlık adına harika bir duygu olsa da Mars'a bakmanın en güvenli yolu ona uzaktan bakmak gibi görünüyor. 
    Tüm bu zorluklara rağmen Mars'ın çorak topraklarında arayışlarımız devam ediyor. Çünkü Mars'ta yaşam belirtisi bulursak sonsuz evrende yalnız olmadığımızı ya da yalnız olmayabileceğimizi anlayacağız. Eğer orada herhangi bir yaşam belirtisi bulamazsak bu da önemlidir, çünkü biyolojik yaşamın çok nadir olarak ortaya çıkabileceğini düşünebiliriz.

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.