Özgür Düşüncelerin Mücadelesi - Serkan Dağlı / Platanus Publishing

   Kurtuluş Savaşı’nın ardından kazandığımız özgürlüğümüz, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün demokrasi adına istediği çok partili rejime geçme fikri, 1945 yılında çoklu partili seçime gidilmesiyle ile gerçekleşmişti. Ancak bu düşünce iyimser olarak görünse de yeni kurulmuş Cumhuriyet ve Türk halkı buna hazır değildi. Türk halkının yüz yıllardır padişah baskısı ile yaşamış bir toplum olmasının dışında o dönemler de günümüzde olduğu gibi insanların dini duygularının sömürüldüğü yıllardı. Aslında o çağlarda devletler, güçlü imparatorların, kralların veya padişahların tek bir sözüyle kendisinden güçsüz gördüğü ülkeleri işgal etmeye dayalı bir sömürgecilik anlayışına sahipti. Osmanlı İmparatorluğu ise, bu sömürgeciliği “fetih” adı altında yapıyordu. O çağların anayasası maalesef buydu. Bu bağlamda Türk toplumunun özgürlük, insan hakları, eşitlik, kendi ifade etme özgürlüğü, demokrasi gibi kavramları benimsemesi kolay olmayacaktı. Bu nedenle çok partili rejime geçme fikri, Atatürk’ün en büyük yanılgısı oldu. Çünkü bu durum emperyalizmin ekmeğine yağ sürmüş olmasının yanında, Kurtuluş Savaşı sonrası devrimlerle inşa edilen bir cumhuriyetin ardından 1945’ten sonraki dönemde ülke ve cumhuriyet, demokrasi ve ifade özgürlüğü adı altında faşizme ve monarşik yönetimlere adım adım teslim olmak zorunda kalıyordu.

    Evet, herkesin korktuğu bir şey vardır. Faşistlerin en korktuğu şey ise, daima “özgür irade” olmuştur.

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.