Header Ads

Başkent Ankara İle Protest Müzik Grubu Arasındaki 33 Yıllık Mücadele

 

  Bu coğrafyada yaşayan insanların bağımsızlık ve özgürlük mücadelesinde cesaretleriyle Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmış olması kadar önemli bir başka şey, bu ülkenin temelinin bağımsızlık ve özgürlük gibi devrimler üzerine inşa edilmiş olmasıdır. Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan en önemli devrim şüphesiz 1934 tarihinde kadınlara tanınan seçme ve seçilme hakkıydı. Çünkü bir ülkenin ne kadar demokrat ve özgür olduğunu anlamanın en basit yolu sadece o ülkenin kadınlara verdiği değere bakmaktır. Kadınlara tanınan seçme ve seçilme hakkı Türkiye’den sonra bu önemli devrim İtalya ve Fransa gibi ülkelerde 11 yıl sonra gerçekleşirken İsviçre ise 36 yıl sonra Atatürk devrimini benimseyen Avrupa ülkesi oluyordu. Ancak Atatürk’ün vefatından yaklaşık sekiz yıl sonra Türkiye’nin çok partili rejime geçmesinin ardından günümüzü kadar geçen süreçte her şey çok değişti. Halkın, seçilmiş politikacıları seçmek zorunda bırakıldığı bir sistemde iktidara gelen politikacılar tarafından demokrasi, özgürlük, insan hakları, ifade özgürlüğü ve protesto hakkı gibi ülkenin temelini oluşturan hak ve özgürlükler tamamen unutturuldu. 


Türkiye’de Cezalandırılan Bazı Şarkılar
    1980’lerde birçok şarkı ilginç sebeplerden dolayı cezalandırılmıştır. Bazıları şunlardır.
  • Barış Manço’nun arkadaşım eşek şarkısının yasaklanmasının sebebi bir insanın arkadaşı eşek olamayacağından dolayıdır. Ancak Barış Manço’ya şarkıda geçen eşek kelimesinin yerine kuzu olarak söylemesini önerilmesi, o dönemdeki iktidarın mizah anlayışının ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor.
  • Cem Karaca’nın namus belası şarkısının sözleri kötü örnek oluşturduğu kanısına varılarak sansürlenmiştir.
  • Senay’ın hayat bayram olsa şarkısının ‘’insanlar el elle tutuşsa, birlik olsa’’ sözleri farklı bir bakış açıdan bakılarak komünist propagandasını yaptığı gerekçesiyle cezalandırılmıştır.
  • Melike Demirağ’ın arkadaş şarkısının üstü kapalı bir şekilde komünist propagandasının yapılması nedeniyle cezalandırılan şarkılar arasına katılmıştır.
  • Devlet kanalı TRT’nin denetimin sonucunda Barış Manço’nun bir bahar akşamında şarkısı sansürlenmiş çünkü bir pop müzik şarkıcısı ‘’Klasik Türk müziği’’ söylemesi sakıncalı bulunmuştu. Bu Türk Sanat Müziğinin nasıl yozlaştırıldığının küçük bir örneğin olmasının dışında Barış Manço’nun ölüm Allah’ın emri şarkısı da TRT’nin denetimine takılan şarkılar arasına girmiştir. Çünkü şarkının girişinde zurna kullanılmıştır. Ayrıca pop müzikte zurna kullanılamayacağını, aynı zamanda şarkının sözlerinde yüksek derecede karamsarlık olduğu belirtilmiştir.
  • Sezen Aksu’nun sarışınım şarkısının bestecisi Ermeni olduğundan dolayı yasaklanmıştır.
  • Leman Sam’ın anladım şarkısı Türk kadınlarının ahlakını bozduğu gerekçesiyle yasaklanmıştır.
  • Müzeyyen Senar’ın aman ormancı türküsünün yasaklanmasının nedeni ise ormancıların devletin memuru olması türküde ormancılara yani devlete yergi ve sitem yapıldığı gerekçesiyle zamanında yasaklanan şarkılar arasına girmiştir.


    2016 yılında TRT Yayın Denetme ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığının yaptığı denetimler sonucunda Türkiye’de popüler şarkıcıların 142 şarkının sözlerinde geçen alkol sarhoşluk ve sigara tütün benzeri maddelerin çağrışımı nedeniyle ve yapılan şikâyetler üzerine o dönem yasaklanmıştı. Nazan Öncel, Demet Akalın, Onur Akın, Altay, Nükhet Duru gibi popüler şarkıcılar yer alıyordu. Ancak Danıştay'ın raporuna göre alınan bu karara karşı CHP Milletvekili Atila Sertel TBMM'sinde verdiği soru önergesiyle ortaya çıkıyor olacaktı. Toplumun verdiği tepkiler üzerine TRT’nin ardı arkası kesilmeyen açıklamalar hiç gecikmeden geliyordu. TRT ne kadar kendini savunuyor olsa da aslında TRT’nin yapmış olduğu açıklamalardaki mesajı biz şarkıcıları ya da sanatçılar değil sadece şarkıları cezalandırdıklarını söylüyorlardı. Bu durum karşısında bir an şöyle bir düşünceye kapılıyor insan, insan, Cumhuriyet tarihi boyunca halkın sağlığını bu kadar çok düşünen ikinci bir İktidar olmuş mudur diye düşünüldüğünde, elbette Türk vatandaşı olarak kendini ne kadar değerli ve önemli bir birey olduğunu hissederek kendini şanslı görmekle birlikte sisteme olan güvenin ve inancın artıyor. Ancak dakikalar sonra kendine gelerek alkol ve sigara üzerinden alınan yüksek vergiler ve son zamanlarda neredeyse üç ay da bir yapılan zamları hatırlıyorsun. Dolayısıyla bu durumun sağlıkla bir ilgisinin olmadığını anladığında o an yaşadığın his nasıl ifade edilir bilinmez. Ancak bu olguyu düşünen ve sorgulayan insanların anlayabileceği bir etki olduğu görülüyor.
    Türkiye’de politik müzik anlayışı Ruhi Su’nun sazı ve gür sesi ile birlikte başlamış ardından dönemin sosyalist gençlerinin meydanlardaki sesi Zülfü Livaneli oluyordu. Türkiye’de 1980 yılında gerçekleşen askeri darbenin ardından sol ve sağ görüşlü gençlerin aralarında şiddetli çatışmalarının yaşandığı bir dönemde Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencilerinden ‘’Ayşegül Yordam, Metin Kahraman, Tuncay Akdoğan ve Kemal Sahir Gürel’’ dört sosyalist arkadaş bir araya gelerek Anadolu’nun ve üzerinde yaşayan halkların sesi ve devrimci-sosyalist anlayışı ile kurdukları müzik grubunun 33 yıl sürecek olan bir mücadelenin ilk adımları atılmış oluyordu. Geçmişten günümüze kadar gelen süreçte basın Grup Yorum'u hapishane şarkıcıları olarak tanımlarken, dinleyiciler tarafından ise kar makinesi olarak anılıyordu. Grup Yorum yıllar boyunca isimlerin değil protest müzik, özgün müzik, Anadolu rock ve çağdaş Halk müziği gibi çeşitli müzik dallarını devrimci ve özgürlük ruhu ile ortaya çıkan harika müzik notaları ile markalaşıyorlardı. Aynı zamanda ezilen halkların umudun sesi oluyorlardı. Aslında Grup yorum'un tek dileği ve tek amaçları tam bağımsız bir Türkiye ve demokrasiyi, ifade özgürlüğünü, insan haklarını, adaleti ve özgürlüktü. Türkiye Cumhuriyeti zaten bu temeller üzerine ve bu amaç doğrultusunda devrimlerle inşa edilmemiş miydi? Elbette, bu amaç doğrultusunda Cumhuriyet kuruldu. Ancak Mustafa Kemal Atatürk dönemin Saray ahaline söylediği çürük iradeler ifadesi boşuna kullandığı bir söz değildi. Aslında, 1945’den beri mantar gibi çoğalan bu çürük iradelerin sonucunda kaybedilen özgürlüğün müzik notalarında yaşatılan umuttan başka bir şey değildi.



Grup Yorumun Bir Üyesi Demokrasiyi Şöyle Tanımlıyor;
‘’Bugün teyzemi aradım. Dün gece polisler onlara da gitmişler, teyzem suçları nedir diye sormuş polislerden biri çok fazla saz çalmışlar demiş,’’ 
    Türkiye’de çok fazla saz çalmanın yasak olduğu bir ülke haline geliyordu. O gün sadece o müzisyen değil aynı zamanda grubun tüm üyeleri bir suçlu gibi aranıyorlardı. Grup Yorum'un üyeleri sadece enstrüman çalabildikleri ya da müzik notalarından ibaret değildi. Aslında polislerin peşinde olduğu şey gençlerin kendini ifade eden özgür düşüncelerin müzik notalarında yansıyor olmasıydı. Grup Yorum öyle bir müzik grubu ki, 400’den fazla haklarında dava açılmış grubun 15 müzisyeni tutuklanıp cezaevinde yatmış ancak çıkardıkları 21 albüm ile 2 milyondan fazla albüm satışı ile birlikte Türkiye’de her yıl verdikleri halk konserleri yasaklanana kadar konser meydanlarında 100 binlerce bireyin umudu ve sesi oluyorlardı. Aynı zamanda toplumsal olaylarda gerçekleştikleri eylemlerle dikkatleri üzerlerine çekiyorlardı. Ancak bunun bedeli ise tutuklamalar ve gözaltına alınmaları dışında birçok şehirde Grup Yorum'a ait olan kasetlerinin satışı da engellendiği gibi ayrıca grubun çıkardıkları albümlerdeki şarkıların suç unsuru taşıdıkları iddiası ya da gerekçesi ile resmi olarak toplatılıyor olacaktı.

Konser Meydanlarında Umudun Sesi



    Grup Yorum konserlerinin AKP İktidarı tarafından neden yasaklandığının yanıtı grup üyelerinin sadece toplumsal olaylara karşı göstermiş oldukları eylemler değil ya da AKP İktidarı ne kadar da eleştirilere karşı tahammülleri olmasa da Grup Yorum müzisyenlerinin muhalif kişilikleri de değil, İktidarın endişesi uyuyan halkın uyanmasından korkuyorlar. Hafızaları biraz tazelemek gerekirse Taksim Gezi Parkı Olaylarında ‘’Duran Adam’’ eyleminden sonra iki kişinin bile sabit bir şekilde durması eylem yapıyor endişesinden dolayı yasaklanmıştı. Gezi olaylarından sonra insanlar uzun bir süre İstanbul sokaklarında ve meydanlarda sabit bir şekilde duramadıklarından dolayı devamlı yürümek zorunda kalınmıştı. Aynı zamanda İstanbul sokaklarında adım başı polislerin olduğu bir ortamda iki arkadaş sohbet ederken zihinlerden geçen düşünce acaba burada duruyoruz ama şimdi gözaltına alınmayalım endişesi taşınıyordu. Grup Yorumun yaptığı müzik gerçekten de çok iyi olmasına rağmen biraz düşünüldüğünde grubun ortaya çıkışı ve varlığını 33 yıldır sürdürmesinin yanı sıra bu kadar çok sevilmesi ve popüler olmasının nedeni monarşi yönetimlerin Türk halka yapılan baskılardan dolayı olduğu görülüyor. Bu durum zıtlıkla ilgili bir olgu olduğu söylenebilir. Tıpkı iyi-kötü, beyaz-kara gibi, aynı zamanda ‘’ahmaklara göre, insanları ırk, cinsiyet, milliyet, yaş, statü, renk, din ve dil başta olmak üzere birçok kategoriye ayrılırlar. Ancak bu mesele bu kadar komplike değildir. Çünkü insanlar sadece ikiye ayrılır. İyi insanlar ve kötü insanlar’’ tıpkı Albert Einstein’ın dillendirdiği gibidir. Grup yorum konserlerinin 100 binlerce kişinin gelmesinin nedeni insanlar her yıl birkaç saatliğine de olsa özgür hissediliyor olmasıdır. Ancak her yıl birkaç saatliğine hissedilen özgürlüğe bile tahammülü olmayan bir İktidar söz konusudur. Yazının başında söylediğim gibi bu monarşi yönetimlerin endişeli gözlerle baktığı bir durumdur. Grup Yorum konserinin rakamlarına bakıldığında ise bu olguyu kanıtlar nitelikte olduğu görülüyor. Grup Yorum geçmişten günümüze kadar gelen süreçte birçok konser verdiler. Bu konserlerin en kitlesel olanı 15 Nisan 2012 tarihinde Bakırköy Halk pazarı meydanında gerçekleştiği görülmekle birlikte ‘’Dördüncü Bağımsız Türkiye’’ konserinde bir milyondan fazla kişinin katılımıyla gerçekleşen bir konser olmasıdır. Gerçekleşen bu konserde Grup yorum Korosu ve 20 kişilik orkestranın dışında Beşik Halk Dansları Topluluğu ile birlikte Nihat Behram’ın şiirleri, Zülfü Livaneli, Aylin Aslim, Aynur Doğan ve Hüseyin Turan gibi sanatçıların şarkılarıyla eşlik ettiler. Aynı zamanda konser sonunda TAYAD’lı ailelerden Anadolu müzik gruplarına kadar farklı yerlerden gelenlerle birlikte yediden yetmişe her yaştan kurulan 150 kişilik halk korosu da sahneye gelerek Grup Yoruma eşlik etmişti. Grup Yorumun Üçüncü Bağımsız Türkiye Konseri ise 14 Nisan 2013 tarihinde tekrar Bakırköy Halk Pazarı meydanında 500 bin kişinin katılımıyla gerçekleşmişti. 2015 tarihinde Grup Yorum 30. Yıl Ege Konseri, Adana, Ankara, Tunceli, İzmir ve İstanbul gibi şehirlerde gerçekleşmişti. İzmir konserinde ise 750 bin kişinin katılımıyla gerçekleşmişti. Günümüzde ise Grup Yorum’un birçok müzisyeni tutuklanırken birçoğu ise Türkiye’den kaçarak çeşitli Avrupa ülkelerinde iltica etmek zorunda kaldılar. Ancak Grup Yorum'a yapılan tüm baskılara ve zulümlere rağmen konserlerine internet üzerinden online bir şekilde devam ediyorlar. Çünkü sanat ve özgür düşünceler asla engel tanımaz.

İktidarın Deyimiyle İleri Demokrasi Anlayışı

    Tüm dünyayı etkisi altına alan COVID-19 salgını nedeniyle dünyada birçok insan hayatını kaybetmeye devam ediyor. Ancak Türkiye’de sadece virüs salgını nedeniyle hayatlarını kaybeden insanlardan oluşmuyor. Geçtiğimiz aylarda özgürlüklerini kaybeden iki müzisyen caz çaldıkları ve politik müzik yaptıkları gerekçesiyle cezaevinde tutuklu bulunan iki sanatçı özgürlük ve adalet için hayatlarını kaybettiler. Grup Yorumun üyesi ve solisti Helin Bölek tutuklanan müzisyen arkadaşlarının serbest bırakılması aynı zamanda Grup Yorum’un yasaklanan şarkılarını tekrar söylemek içim girdiği ölüm orucunun 288. gününde hayata gözlerini yumdu. Ardından tıpkı müzisyen arkadaşı Helen Bölek gibi Grup Yorum’un bas gitaristi İbrahim Gökçek cezaevinde konser yasakları ve baskılara karşı ölüm orucuna girmişti. Ancak taleplerinin karşılanacağı yönündeki verilen sözler nedeniyle eyleminin 323. gününde ölüm orucuna ara vererek İstanbul Esenyurt’ta bulunan bir hastaneye kaldırılmıştı. Ancak 7 Mayıs günü tedavi gördüğü hastanede hayata gözlerini yumuyor olacaktı. İnsanlar doğarlar, yaşarlar ve ölürler kimileri genç yaşta kimileri ise farklı sebeplerden dolayı, bu hayatın bir gerçeği ancak hiçbir insan fikir ve düşünceleri yüzünden ölümü hak etmiyor. Ne yazık ki, bu da Türkiye’nin acı bir gerçeği!

Grup Yorum Haklıyız kazanacağız....!

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.